26 Şubat 2017 Pazar

Serenad...



Merhaba arkadaşlar...
Ne okuyoruz bölümündeki ilk kitabımız, Zülfü Livaneli'nin Serenad adlı kitabı.
Öncelikle söylemeliyim ki ilk sayfalarından itibaren beni öyle içine aldı ki, elimden bırakamadım kitabı. Öyle ki sayfa sayısı 500e yakın bir kitabı ben en az 10 günde bitirebilirdim ama bu kitabı 5 gün olmadan bitirdim. Vaktim olsa daha da çabuk bitirirdim...
Gelelim kitabın konusuna. Kitabın kahramanı Maya adında bir kadın, bir çocuk annesi dul bir kadın. İstanbul Üniversitesi'nde çalışıyor. Görevi yurtdışından okula gelen misafirleri karşılayıp onlarla ilgilenmek. Bir gün Amerika'dan gelen alman asıllı yaşlı bir profesörü karşılıyor ve hayatı değişiyor...
Adam 60 yıl önce meğer İstanbul'da yaşamış ve çok da büyük bir aşk yaşamış. Maya'dan kendisini Şile'ye götürmesini istiyor ve olaylar her tahmin etmeye çalışmanızda sizi şaşırtacak şekilde gelişiyor. Gizemli bir hale bürünüyor. Tüm bu olayların içinden tarihte yaşanan kötü olayların içinde gelişen aşk hikayeleri ve dramlar çıkıyor. Hatta bu olayların Mayanın ailesiyle de bağlantıları çıkıyor. Ama öyle sırf romantik bir aşk hikayesini anlatan bir kitap sanmayın anlatımımdan. İçinde tarihsel konulara kararında değinen ve asıl konuya bunu çok güzel bağlayan, okurken bi sayfa daha hadi bi sayfa daha dedirten akıcı bir anlatım var. Finali de biraz hüzünlü ama olayları çözümleyişi çok iyi.
Yani arkadaşlar ben tavsiye ediyorum, fırsatınız olursa mutlaka okuyun derim.
Siz de bu yazarın ya da başka yazarların kitaplarından bana önermek isterseniz yoruma bırakabilir ya da instagramdan dm'e yazabilirsiniz, çok sevinirim hem de...
Bi sonraki kitap önerimde görüşmek üzere...

22 Şubat 2017 Çarşamba

Ahh o moral bozanlar, insanı bunalıma sokanlar...

Merhaba arkadaşlar...
Bir süredir yeni yazı paylaşamamıştım. Sömestr tatili, misafir, grip sonra tekrar misafir derken fırsat bulamadım. Ama ara ara instagramda gelen dm"lere baktım hepsine cevap verdim. Ayrıca bana da tavsiyede bulunanlar olmuş onlarla da görüştük, tekrar çok teşekkür ederim ilginize.
Bugünkü yazımın konusu çocuk sahibi olma sürecinde bizi olumsuz etkileyen çevresel faktörler. Özellikle aile büyükleri, komşular, arkadaşlar ve özellikle canınızı yakmaya çalışan kötü kalpler...
Bu konu benim için oldukça hassas ve tahminimce bu durumdaki her kadın için de öyledir. Ben bu konuya iki başlıkta değinmek istiyorum aslinda.
Birinci grup ısrarcılıkta çığır açmış aile büyükleri, teyzeler, halalar, anneanneler, babaanneler, komşu teyzeler... Şimdi size en çok sarfettikleri cümleleri söylüyorum:
- E kızım artık evlendiniz epey zaman oldu çocuğun vakti geldi.
- Aaa benim senin yaşındayken üç tane çocuğum vardı sen geç kalmışsın.
- Bak kızım elini çabuk tut bizim ailede menopoza erken giriyor kadınlar.
- Çocuk en değerli servet kızım yap at bi kenara büyür gider o.
- Erkekler çocuğu olsun ister, bi çocuk vermezsen gözü dışarda olur valla bırakıverir seni maazallah...
- Elalemin kızı ikinciye hamile sende daha tık yok, hadi biraz çabalayın...
- Bak olmuyosa bizim bi tanıdığın on sene olmamış o doktora gitmiş hemen hamile kalmış
- Sen evlendiğinde Ayşe teyzenin kızı daha lisedeydi, evlenmiş de bak şimdi hamile, sen daha dur...
Yani sanki hiç bi sorunumuz yok sıkıntımız yok biz keyfimizden yapmıyoruz di mi! Sanki biz hiç istemiyoruz, bu söyledikleriniz bizim hiç aklımıza gelmemiş, iyi ki üstüne basa basa söylediniz yani... Sanki biz görmüyoruz biz genç kızken kundakta olan kızların bizden önce anne olduğunu, biz yerinmiyoruz biz yıkılmıyoruz, umutsuzluğa kapılıp isyan sınırına gelmiyoruz di mi... Hepsi keyfimizden... Siz söylediniz heh tamam şimdi farkettik biz de hemen yapalım ikişer üçer... Tamam büyükleri de anlıyorum, torunları yeğenleri olsun istiyorlar, bizim iyiliğimizi düşünüyolar ama keşke biraz düşünseler acaba bizim bu söylediklerimiz karşısında yapabilecek bişeyleri var mı? Acaba söylediklerimizle bi yaraya tuz mu basıyoruz?
Bırakın bu karı kocanın bileceği iş, hiç istemeyebilirler, ya da bi sorunları da olabilir. Yardımınıza ihtiyaçları olursa bırakın onlar size gelsin teyzeler anneanneler komşu ablalar...

İkinci bir grup daha var moral bozan. Bunlar daha tehlikeli çünkü daha çok yaralıyor insanı. Malum benim ve birçok kadının sorunu da kilolar ve bu sebeple hamile kalamama durumu. Şimdi teyzeyle ilk defa tanışmışsın ilk soru, hamile misin kızım? Hadi buyur... Yok teyze bebek değil o göbek göbek...
Ya da şu da olabiliyor ; dışarda gezerken bi çocuk görürsünüz, seversiniz maşallah çok tatlı dersiniz, kadın hemen yapıştırır sizin kaç tane? Kaç tane mi? He kesin vardır da hani kaç tane! Sen de dersin ki bizim daha yok. Hııımmm ben yüzüğünüzü görünce vardır sandım. Tabi evlenir evlenmez olması lazım, yoksa anormal olmaz mı? İnanın ben artık birisi kaç yıllık evlisin diye sorar diye bile çekiniyorum. Çünkü geliyo arkasından aaa 6 sene olmuş çocuk yok mu hala düşünmüyo musunuz? Tamam biraz şakaya vuruyorum ama bu olaylar o anlık insanı baya üzen şeyler. O an bi için acıyo, bi patlayasın geliyo. He bi de şu tipler var ortaya konuşan. Çocuk aile olmanın şartıdır. Çocuk olmadan aile olmuş sayılmaz. Yoksa ev arkadaşı gibi olursun ne o öyle... Yok yok çocuk şart, anne baba olmadan aile olduğunu anlayamazsın. Ooof of diyorum siz anladınız...
Bi de tatilde başıma gelen son olayı anlatıyım. Bu da bonus olsun. Bi aile büyüğümüzü ziyare gittik, eşim annemler falan beraber. Ben çay servisi yaptım mutfağa giderken kadın demez mi ki yok yok bunun çocuğu olması çok zor bu kiloyla, yok boşuna uğraşmasın bu... Ben şok! Ne bi şevk kaldı, ne diet yapıyodum bi motivasyon kaldı, dağıldım gittim ben. Çünkü böyle şeyler beni hiç hırslandırmaz aksine düşürür beni. Hadi duyacağımı tahmin etmedi ama orda annem babam kocam var, nasıl onların yanında beni rencide etme hakkını bulabiliyorsun ki kendinde?

Neyse işte böyle kızlar, baya bi dertleştim bugün sizinle. Sizin de varsa bu konuda yazmak istedikleriniz yoruma bırakabilirsiniz. (isminiz görünmeden de yazabiliyorsunuz) Ya da instagram dm`den ya da tombiliminko@gmail.com adresime mail de atabilirsiniz. Yeni yazıda görüşmek üzere, sevgiler...