6 Mayıs 2017 Cumartesi

Nisan Yağmurlarının Bereketi...



Merhaba arkadaşlar...
Uzun bir süredir yazı paylaşamamıştım ama bugün beni çok heyecanlandıran bir olayı anlatıcam size. Belki içinizde uygulamak isteyen olur. Ne de olsa çocuk sahibi olabilme yolunda her şeyi gönülden dileyerek yapmamızda fayda var değil mi?
Bunu dün bir komşumdan tesadüfen öğrendim. Biliyorsunuz bahar mevsimini yaşıyoruz ve bolca yağmurlar yağıyor. Yağmur berekettir derlerdi de bugune kadar ben bu kadar dikkate almamışım. Belki de bilenler hemen anlamışlardır ama benim gibi daha önce duymamış olan bir kişi bile olsa belki ona bir şifa olur. Şimdi ne yapacağımıza gelelim:

Mayıs ayının 14üne kadar yağan yağmurlardan kabımızı dışarı koyup topluyoruz. 3 kglık yoğurt kovası olabilir mesela. Bu topladığımız yağmur suyuna, abdestimizi alıp;
 -70 defa Fatiha-i şerife, 
-70 defa İhlâs-ı şerif, 
-70 defa Felak suresini, 
-70 defa Nâs suresini, 
-70 defa Tesbih duasını okuyoruz.
Tesbih duası bilmeyenler için: SübhanAllahi vel-hamdüLillâhi ve lâ ilâhe illallâhü vâllahü ekber ve lâ havle velâ kuvvete illâ billâhil-aliyyıl-azîm
Sonra bu suyu 7 gün sabah akşam 1 bardak niyetlerimizi, şifa istediğimiz dertlerimize şifa dileyerek içiyoruz.
Eğer eşinize de içirmek isterseniz dafa fazla su toplayabilirsiniz. Aslında bu sırf çocuk isteyenler için değil her türlü fizyolojik ve psikolojik rahatsızlığa şifa olabilecek bir tarif. Yanlız çocuklara içirmenin bi sakıncası var mı onu bilemiyorum. 
Çocuk sahibi olabilmek için çok uğraşıyoruz arkadaşlar, bu yolda doğal olarak her şeyden medet umuyoruz. Ama sonuçta şifa Allahtan, verecek olan o. O yüzden ben temiz niyetimizle dua ederek bunu uygulamakta bir zarar görmüyorum. Hatta bugün bayağı yağış var ve ben birkaç saat önce kaplarımı dışarı koydum. 
Rabbim bizlerin de dualarını duyar inşallah. Eğer sormak istediğiniz bir şey olursa instagram dm`den ya da burdan sorabilirsiniz. Hadi bakalım deneyelim, olur da şifa olursa ya da bu yolla şifa bulan varsa nolur bana yazın, birbirimize umut olalım. Sevgiler...

8 Mart 2017 Çarşamba

Golden Rose güzelleri...



Biraz da güzelleşelim değil mi ama kızlar :))  Ben günlük hayatımda, işe giderken de özel günlerde de makyaj yapmayı çok severim. Öyle çok ağır fondotenler bazlar pahalı malzemeler kullanmam. Kolay ulaşılabilecek uygun fiyatlı ürünleri kullanırım. Sizlerle de bunları paylaşmak istedim. Belki hoşunuza giden bişeyler olur...

Bu iki ürün Golden Rose markasına ait. Golden Rose son zamanlarda oldukça iyi bir atılım yaptı bence ve çok yuksek fiyatlı markaların muadili olabilecek ürünleri var. Örneğin Velvet Matte serisi rujlar... Bende 12 ve 16 renkleri var. Bugun göstermek istediğim 16 numara. Çok sıcak bir kahve. Mat ama kupkuru bir mat degil. Renk tonu bence her renk cilde uygun. Sürümü kolay, kalıcılıgi iyi ama yemek yediginizde tabi bi kısmını da yiyorsunuz :))



İlk fotoğraftaki kalem formunda olan ruj ise Golden Rose'un meşhur Crayon serisinden. O da pembe alt tonlu güzel sıcak bir gül kurusu. Beni oldukça şaşırtan ise gayet kalıcı oluşu. Günlük olarak çok rahat kullanılabilecek, ucu kalın olduğu için sürümü çok kolay ve bence beyaz tenlilere daha çok yakışabilecek bir kalem ruj.

Bir de bu markanın pembe tonlu normal dudak kalemini almıştım onu henüz kullanmadım ama ondan da umutluyum :) Yeni tavsiyelerde görüşmek üzere kızlar...

26 Şubat 2017 Pazar

Serenad...



Merhaba arkadaşlar...
Ne okuyoruz bölümündeki ilk kitabımız, Zülfü Livaneli'nin Serenad adlı kitabı.
Öncelikle söylemeliyim ki ilk sayfalarından itibaren beni öyle içine aldı ki, elimden bırakamadım kitabı. Öyle ki sayfa sayısı 500e yakın bir kitabı ben en az 10 günde bitirebilirdim ama bu kitabı 5 gün olmadan bitirdim. Vaktim olsa daha da çabuk bitirirdim...
Gelelim kitabın konusuna. Kitabın kahramanı Maya adında bir kadın, bir çocuk annesi dul bir kadın. İstanbul Üniversitesi'nde çalışıyor. Görevi yurtdışından okula gelen misafirleri karşılayıp onlarla ilgilenmek. Bir gün Amerika'dan gelen alman asıllı yaşlı bir profesörü karşılıyor ve hayatı değişiyor...
Adam 60 yıl önce meğer İstanbul'da yaşamış ve çok da büyük bir aşk yaşamış. Maya'dan kendisini Şile'ye götürmesini istiyor ve olaylar her tahmin etmeye çalışmanızda sizi şaşırtacak şekilde gelişiyor. Gizemli bir hale bürünüyor. Tüm bu olayların içinden tarihte yaşanan kötü olayların içinde gelişen aşk hikayeleri ve dramlar çıkıyor. Hatta bu olayların Mayanın ailesiyle de bağlantıları çıkıyor. Ama öyle sırf romantik bir aşk hikayesini anlatan bir kitap sanmayın anlatımımdan. İçinde tarihsel konulara kararında değinen ve asıl konuya bunu çok güzel bağlayan, okurken bi sayfa daha hadi bi sayfa daha dedirten akıcı bir anlatım var. Finali de biraz hüzünlü ama olayları çözümleyişi çok iyi.
Yani arkadaşlar ben tavsiye ediyorum, fırsatınız olursa mutlaka okuyun derim.
Siz de bu yazarın ya da başka yazarların kitaplarından bana önermek isterseniz yoruma bırakabilir ya da instagramdan dm'e yazabilirsiniz, çok sevinirim hem de...
Bi sonraki kitap önerimde görüşmek üzere...

22 Şubat 2017 Çarşamba

Ahh o moral bozanlar, insanı bunalıma sokanlar...

Merhaba arkadaşlar...
Bir süredir yeni yazı paylaşamamıştım. Sömestr tatili, misafir, grip sonra tekrar misafir derken fırsat bulamadım. Ama ara ara instagramda gelen dm"lere baktım hepsine cevap verdim. Ayrıca bana da tavsiyede bulunanlar olmuş onlarla da görüştük, tekrar çok teşekkür ederim ilginize.
Bugünkü yazımın konusu çocuk sahibi olma sürecinde bizi olumsuz etkileyen çevresel faktörler. Özellikle aile büyükleri, komşular, arkadaşlar ve özellikle canınızı yakmaya çalışan kötü kalpler...
Bu konu benim için oldukça hassas ve tahminimce bu durumdaki her kadın için de öyledir. Ben bu konuya iki başlıkta değinmek istiyorum aslinda.
Birinci grup ısrarcılıkta çığır açmış aile büyükleri, teyzeler, halalar, anneanneler, babaanneler, komşu teyzeler... Şimdi size en çok sarfettikleri cümleleri söylüyorum:
- E kızım artık evlendiniz epey zaman oldu çocuğun vakti geldi.
- Aaa benim senin yaşındayken üç tane çocuğum vardı sen geç kalmışsın.
- Bak kızım elini çabuk tut bizim ailede menopoza erken giriyor kadınlar.
- Çocuk en değerli servet kızım yap at bi kenara büyür gider o.
- Erkekler çocuğu olsun ister, bi çocuk vermezsen gözü dışarda olur valla bırakıverir seni maazallah...
- Elalemin kızı ikinciye hamile sende daha tık yok, hadi biraz çabalayın...
- Bak olmuyosa bizim bi tanıdığın on sene olmamış o doktora gitmiş hemen hamile kalmış
- Sen evlendiğinde Ayşe teyzenin kızı daha lisedeydi, evlenmiş de bak şimdi hamile, sen daha dur...
Yani sanki hiç bi sorunumuz yok sıkıntımız yok biz keyfimizden yapmıyoruz di mi! Sanki biz hiç istemiyoruz, bu söyledikleriniz bizim hiç aklımıza gelmemiş, iyi ki üstüne basa basa söylediniz yani... Sanki biz görmüyoruz biz genç kızken kundakta olan kızların bizden önce anne olduğunu, biz yerinmiyoruz biz yıkılmıyoruz, umutsuzluğa kapılıp isyan sınırına gelmiyoruz di mi... Hepsi keyfimizden... Siz söylediniz heh tamam şimdi farkettik biz de hemen yapalım ikişer üçer... Tamam büyükleri de anlıyorum, torunları yeğenleri olsun istiyorlar, bizim iyiliğimizi düşünüyolar ama keşke biraz düşünseler acaba bizim bu söylediklerimiz karşısında yapabilecek bişeyleri var mı? Acaba söylediklerimizle bi yaraya tuz mu basıyoruz?
Bırakın bu karı kocanın bileceği iş, hiç istemeyebilirler, ya da bi sorunları da olabilir. Yardımınıza ihtiyaçları olursa bırakın onlar size gelsin teyzeler anneanneler komşu ablalar...

İkinci bir grup daha var moral bozan. Bunlar daha tehlikeli çünkü daha çok yaralıyor insanı. Malum benim ve birçok kadının sorunu da kilolar ve bu sebeple hamile kalamama durumu. Şimdi teyzeyle ilk defa tanışmışsın ilk soru, hamile misin kızım? Hadi buyur... Yok teyze bebek değil o göbek göbek...
Ya da şu da olabiliyor ; dışarda gezerken bi çocuk görürsünüz, seversiniz maşallah çok tatlı dersiniz, kadın hemen yapıştırır sizin kaç tane? Kaç tane mi? He kesin vardır da hani kaç tane! Sen de dersin ki bizim daha yok. Hııımmm ben yüzüğünüzü görünce vardır sandım. Tabi evlenir evlenmez olması lazım, yoksa anormal olmaz mı? İnanın ben artık birisi kaç yıllık evlisin diye sorar diye bile çekiniyorum. Çünkü geliyo arkasından aaa 6 sene olmuş çocuk yok mu hala düşünmüyo musunuz? Tamam biraz şakaya vuruyorum ama bu olaylar o anlık insanı baya üzen şeyler. O an bi için acıyo, bi patlayasın geliyo. He bi de şu tipler var ortaya konuşan. Çocuk aile olmanın şartıdır. Çocuk olmadan aile olmuş sayılmaz. Yoksa ev arkadaşı gibi olursun ne o öyle... Yok yok çocuk şart, anne baba olmadan aile olduğunu anlayamazsın. Ooof of diyorum siz anladınız...
Bi de tatilde başıma gelen son olayı anlatıyım. Bu da bonus olsun. Bi aile büyüğümüzü ziyare gittik, eşim annemler falan beraber. Ben çay servisi yaptım mutfağa giderken kadın demez mi ki yok yok bunun çocuğu olması çok zor bu kiloyla, yok boşuna uğraşmasın bu... Ben şok! Ne bi şevk kaldı, ne diet yapıyodum bi motivasyon kaldı, dağıldım gittim ben. Çünkü böyle şeyler beni hiç hırslandırmaz aksine düşürür beni. Hadi duyacağımı tahmin etmedi ama orda annem babam kocam var, nasıl onların yanında beni rencide etme hakkını bulabiliyorsun ki kendinde?

Neyse işte böyle kızlar, baya bi dertleştim bugün sizinle. Sizin de varsa bu konuda yazmak istedikleriniz yoruma bırakabilirsiniz. (isminiz görünmeden de yazabiliyorsunuz) Ya da instagram dm`den ya da tombiliminko@gmail.com adresime mail de atabilirsiniz. Yeni yazıda görüşmek üzere, sevgiler...

18 Ocak 2017 Çarşamba

Bir tüp bebek hikayesine başlangıç...

Merhabalar arkadaşlar...

İlk aşılama ilk heyecan ilk umut " yazımda anlattığım gibi heyecanla tüm testlerimi, tahlillerimi hsg'mi ve üç defa aşılamamı oldum ama hespi sonuçsuz kaldı. Hiçbirinde mutlu sona ulaşamadık malesef. Artık bundan sonraki adım tüp bebek olacaktı. Tabii ki doktorum buna sıra geldiğini söyledi ama benim yaşadığım şehirde tüp bebek kliniği ya da bu uygulamayı yapan herhangi bir hastane olmadığı için doktorum beni İstanbul'da bir hastaneye yönlendirmek istedi.
Bu anlattıklarım yaklaşık altı ay önce oldu. Ama ben üzülerek bu aşamaya geçmemeye karar verdim. Bunun birkaç sebebi var ve bunların en önemlisi çok yoruldum. Bedenen çok yoruldum çünkü doktorum zaten bizden kmlerce uzakta her ay içinde birkaç kez git gel, bazı küçük de olsa acılar yaşa, devamlı ilaç kullan... Hadi bunlar çok önemli değil diyelim ama psikolojik olarak çok yoruldum. Her seferinde hevesle git, uğraş umutlan, heves et ve her ay regl günüm geldiğinde hayal kırıkığı ve çöküntü yaşa. Beni asıl yoran buydu. Üç aşılamamda da umutlanmıyorum sadece deniyoruz bakalım falan diye kendimi telkin ederek gitsem de her seferinde yıkıldım, üzüldüm, gözümden kontrol edemediğim istemsiz yaşlar döküldü hatta yanlış olduğunu bile bile isyan bile ettim. Allahtan yanımda bana destek eşim vardı daha önceki yazılarımda anlattığım gibi. Her seferinde moralimi düzeltmek için elinden geleni yaptı. Ailem de keza öyle... Ama işte yaşayan arkadaşlar beni çok iyi anlar ki insanın elinde olmuyor. Tüp bebek tedavisi görüp tekrar bir yıkımdan korktum galiba. Çünkü sizler de bilirsiniz tüp bebek yapmak maddi manevi ağır bir olay ve bende bu konuda çok fazla kulaktan dolma bilgi vardı. Ücretlendirme konusunda bilmediğim şeyler var. Çok maliyetli deniliyor ama sosyal güvence bir kısmını karşılıyormuş. Ama bunun için de bir takım prosedürler varmış, çıkartmak gereken raporlar varmış. E işten izin almak lazım çünkü adetin 2. gününden başlayan yaklaşık 20 günlük bir süreç var. Hepsi tamam diyelim de işte o sonucu bekleme psikolojisine hazır değildim. Tüm bu maddi manevi sıkıntıyı yaşa sonuç olumsuz olsun... Bu hakkaten zor aynı zamanda çok da doğru bir düşünce şekli değil aslında. Çünkü ya olmazsa diye ne kadar bekleyebilirsin ki? Bu arada yaş ilerliyor. Zaten kiloluyum zaman geçtikçe her şey aleyhime çalışıyor. Olumlu düşünüp denemek lazım. Olmazsa da dünyanın sonu değil napalım.
Ben de bunun doğru olan olduğunu düşünüp harekete geçmeye karar verdim. Ama öncelikle yapmam gereken hazırlıklar var. Biraz bu süreci araştırıp nerde yaptırmam doğru olur, aşamaları ne, maddi hazırlık gibi durumları ayarlamam lazım. Üstelik bazı merkezler vücut kitle indexi belli bi sınırın üzerindekilere tüp bebek uygulaması yapmıyormuş. Biz daha çok Ankara ya da Eskişehir düşünüyoruz. Sizden ricam eğer buralarda tavsiye edebileceğiniz başarılı merkezler varsa bana yorum kısmından yazarsanız çok sevinirim. Çünkü çok denemede başarısız olunan durumlarda bile sonuca ulaşmış güzel başarı hikayeleri olan merkezler duyuyoruz ama seçmek zor. Bu yüzden sanırım biraz yardıma ihtiyacım var.
Ben araştırmalara başlıyorum ve bu konuda öğrendiklerimi ayrıntılı olarak size mutlaka yazıcam. Mutlaka birilerinin işine yarar diye düşünüyorum.
İşte tüp bebek hikayemin başlangıcı bu, devamını beraber yaşayıp görücez.
Bu arada instagramdan mesaj atıp durumlarını paylaşan, bana önerilerde bulunan arkadaşlar size çoook çok teşekkür ederim. İyi bir şey yaptığıma inandırdınız beni, iyi ki varsınız... :)

16 Ocak 2017 Pazartesi

İki Soru İki Cevap...


Selamlar...
Bugünkü yazım instagramda bana çok sık gelen iki sorunun cevabını vereceğim bir yazı olacak. Aslında ordan soran arkadaşlara cevap verdim ama burdan da yazayım istedim.

1. Soru: Neden bu blogda ve diğer hesaplarımda kendi ismimi kullanmıyorum da bi takma ad kullanıyorum?
- Arkadaşlar sebebi şu; benim bloğu açmamdaki sebep daha önce de sıklıkla belirttiğim gibi çok istediğim halde çocuk sahibi olamayışım ve bu süreçte geçirdiğim tedavileri, yaşadıklarımı ama en önemlisi de hissettiklerimi duygularımı sizlerle paylaşmaktı. Çünkü aynı şeyleri yaşayan çok kadın var ve paylaşmak, birbirimizin tecrübelerinden faydalanmak, önerilerde bulunmak çok iyi olur diye düşünmüştüm. Bunu yapabilmek için öncelikle kendi sağlık durumumdan, jinekolojik rahatsızlığımdan, nasıl bir tedavi gördüğümden ayrıntılı olarak bahsetmek gerekiyordu. Tabii ki bunların hiç biri ayıp şeyler değil ve sizi tanımayan insanlara tamamen tıbbi açıdan bunları anlatmak kolay ama yazacağınız hem tıbbi hem de duygusal durumunuzu sizin çok yakınınızdakilerin bileceğini düşünmek pek hoşuma gitmedi. Zaten çok yakın ailem ya da birkaç çok yakın dostum bunları biliyor. Ama ne bileyim çok samimi olmadığım arkadaşlarımın ya da mesela kırk yılda bir sohbet ettiğim  apartman komşularımın ya da iş arkadaşlarımın bu kadar özelimi bilmelerine gerek yok diye düşündüm. Sebebi sadece budur. Yazdıklarım yüzde yüz samimi ve gerçek şeyler. Asla içinde yalan, abartı, ekleme çıkarma yok. Yani almış bi takma ad, kafasına gör atıp tutuyor diye lütfen düşünmeyin. Ben öyle bi insan mıyım :))

2. Soru: Sürekli çocuk özleminizden, bu yolda yaşadıklarınızdan bahsediyorsunuz ve sırf bunlar üzerine blog açmışsınız. Bunalımda mısınız, bu kadar çok mu takıyorsunuz kafanıza?
- Arkadaşlar ben hayatta tanıyabileceğiniz en neşeli en pozitif insanlardan biriyim. Herşeyin iyi tarafından bakarım, eğlenceli bir tarafını bulmaya çalışırım. Son derece esprili olduğumu söyler etrafımdakiler. Evliliğimin hiç bir döneminde çocuğum olmadığı için bunalıma girmedim. Elbette çok üzüldüğüm çok ağladığım, bazen isyan ettiğim zamanlar oldu. Ama hep sabrettim, zamanı var demekki dedim. O yüzden nolur benim için üzülmeyin :) Bugün düşündüm bu yüzden. Madem kendimi anlatacak bir alanım var o zaman sadece bunları değil başka şeyler de paylaşmalıyım sizlerle. O yüzden en kısa sürede burda kategoriler oluşturup başka şeyler de paylaşıcam. Mesela ben bir makyaj delisiyim. Çok sık ağır makyajlar yapmasam da çok makyaj alışverişi yaparım. Ama pahalı şeyler almam hep uygun fiyatlı ürünlerim vardır. Sevdiğim tavsiye edebileceğim ürünleri sizlerle paylaşabilirim. Çok sevdiğim kitapları önerebilirim. Hatta öğretmen olduğum ve bu işin eğitimini aldığım için okul çağındaki çocukların gelişiminden, davranış şekillerinden bile bahsedebiliriz. Yani daha çok ve sık buralardayım artık.

Umarım samimiyetime inanmışsınızdır. Sormak istediğiniz bişey olursa burda, mailde, instagramda (@tombiliminko) dm'de her zaman beklerim. Birkaç arkadaşla sohbetimiz oldu ve anladım ki birbirimizden öğrenecek çok şeyimiz var. Hadi kalın sağlıcakla...

12 Ocak 2017 Perşembe

İlk Aşılama İlk Heyecan İlk Umut...


Yeniden merhaba...
Kısa bir süre yazılara vermek zorunda kaldım çünkü biraz rahatsızdım, midemi üşütmüşüm. :(  Şimdi daha iyiyken hemen yazmak istedim.
Tedavi sürecimi anlattığım yazılarımda sıra geldi aşılama evresine...
Önceki yazılarımda anlattığım gibi artık hiç bir sıkıntım kalmayınca doktor biraz bizi kendi halimize bırakmak istedi. 3 ay şans verdik kendimize ilaçsız normal yollardan gebe kalabilmek için. Olmadı tabii. Artık aşılama zamanı geldi dedi doktorum. Ben özel muayene oluyordum ama tahlil gibi aşılama gibi işlemleri tıp fakultesi hastanesinde yapıyordu doktorum. Aşılamadan önce HSG istedi doktor. HSG denen şey; tüplerin ve rahim içinin kontrast madde verilerek radyografik yöntemlerle incelenmesidir. Bu tıbbi açıklaması :) Yani rahim icine bir ilaç gönderiliyor ve ilacın kanallarda tüplerde ilerleyisi takip edilip tıkalı kapalı bir durum var mı ona bakılıyor. Korkulacak çok acı verici bir işlem değil. Gerçi benim acı eşiğim biraz yüksektir ama kimsenin de çok zorlanacağını sanmam. Neyseki benim hsg`de herhangi bir sıkıntı çıkmadı, bütün yollar kanallar açık çıktı, onu da atlattık. Bu noktada şöyle bir şey paylaşmak isterim, internette denk geldiğim kadarıyla bu hsg sırasında tazyikle verilen ilaç kanallardaki herhangi bir tıkanıklığın da açılmasını sağlayabiliyormuş. Bu işlemden sonra da hamile kalan çok kişi varmış.
Doktor yumurtlamamı kontrol etmek için beni çağırdı. İlk aşılamada 5 olgun yumurtam vardı. Bir iğne yazdı, çatlatma iğnesiymiş. Hatta kiloma göre iki doz yazdı. Akşam evde kendi kendime yaptım onları. Ama sakın sizin de olmanız gerekirse korkmayın, zor bir şey değil. Sonra ilk aşılama için gittik ve oldum aşılamayı. O kadar heyecanlıydım ki... Enjekte edildikten sonra yarım saat yatıp beklemek gerekiyor. O süre içinde ettiğim duaların, yalvarışların haddi hesabı yok... Düşünüyorum o anda diyorum ki kendi kendime "evet belki de ben artık hamileyim" Tabii her zamanki gibi umut insanı ben, sandım ki hemen tutar, bu son uğraşımız olur...
Doktorun kan testi yapmamı söylediği güne kadar hep kendimi dinledim. Acaba bi yerimde bi değişiklik var mı, her zamankinden farklı bir şey hissedecek miyim diye... Günleri saya saya bitiremedim. Kadınlar için olan tüm forum sitelerinde bu konudaki yazıları okuyordum. Bazı okuduklarımda evet evet ben de böyleyim deyip umutlanıyordum, bazılarında da umutsuzluğa kapılıyordum.
Tahlil günü geldi çattı.heyecandan ölecektim. Eşim sonucu aldı geldi ve dedi ki: Olsun bu daha ilk denememizdi, illa ki bi gün olacaktır. Başımdan kaynar sular döküldü, gözümden de yaşlar... Artık aşılamayla ilgili de çok umutlanmamam gerektiğini o an anladım. Derken ikinci ve üçüncü aşılama... Olmadı olmadı... Her defasında hayal kırıklığına uğramamak için hiç umutlanmıyormuş gibi davrandım ama her defasında yıkıldım. Sonra doktor dördüncü aşılamayı önerdi. Bu sefer çatlatma iğnesini üstüste her gün yapacaktık. Ama ben istemedim. Çünkü zaten benim yumurtalarımın çatlamasında bir sorun yoktu ki... Bir kez daha aynı şeyleri yaşamak istemedim ve yapmadım.
Artık son aşamaya geçme zamanı gelmişti başka bir yol yok gibi görünüyordu...